Doç. Dr. Mustafa Akgül, kimdir?

Mustafa Akgül kimdir? Hayatını kaybeden Akgül Türkiye’de “internetin babası” lakabıyla anılıyordu.
Türkiye’nin internet ile tanışmasında çok önemli katkıları olan Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Akgül, kimdir?
Akgül, 10 Mayıs 1948 tarihinde doğdu, 1970’de ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümünden, 1974 ODTÜ Matematik Bölümünden mezun oldu, 1981’de Waterloo University’den (Kanada) Combinatorics and Optimization üzerine doktora derecesini aldı. 
İnternet Kurulu, Kamunet Teknik Kurulu, TOBB Sektör Kurulu üyelikleri ve Türkiye Bilişim Derneği Yönetim Kurulu üyeliği yapan Akgül, İnternet Teknolojileri Derneği ve Linux Kullanıcıları Derneği başkanlık görevlerinde de bulundu. 
İnet-tr İnternet Konferansları, Akademik Bilişim ve İnternet Haftası’nı düzenleyen ekibin başında yer alan Akgül, ilk basılı Türkçe internet kitabı olan “İnternet: Bilgiye Erişimin Yeni Araç ve Olanakları”nın yazarıydı. University of Delaware ve North Carolina State University’de misafir hocalık yapan Akgül, 1987’den beri Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi olarak görev yapıyordu.

Sahra Işık Kimdir



Survivor 2014 ve Survivor All Star’da yer alan Sahra Işık, 1991 yılında doğdu. Voleybolcu kimliğiyle tanınan Sahra Esra Işık, Fenerbahçe'deki kariyerinin yanı sıra modellik de yaptı. 2013 yılında yapılan Best Of Model yarışmasında 3. ncü oldu ve Malezya'da düzenlenen dünya güzellik yarışmasında ülkemizi temsil etti. Survivor All Star kadrosunda da yer alan Sahra Işık, Pascal Nouma, Doğukan Manço, Hasan Yalnızoğlu, Hilmi Cem İntepe, Turabi Çamkıran, Ahmet Dursun, Bozok Gören, Anıl Tetik, Hakan Hatipoğlu, Taner Özdeş, Serenay Aktaş, Merve Aydın, Almeda Abazi, Duygu Çetinkaya, Merve Oflaz, Fulya Keskin, Begüm Yücetan, Berna Canbeldek, Seda Aktuğlu, Özlem Çalın gibi isimlerle yan yana mücadele etti. Survivor'da hırslı kimliğiyle ve tartışmalar ön plana çıkan Sahra Işık, şimdiler sosyal medya paylaşımlarıyla dikkat çekiyor.

Bienal Nedir

Bienal, Fransızca "her bir diğer yıl" anlamına gelen ve iki yılda bir düzenlenen etkinliklere verilen isimdir. Genellikle kültürel veya sanatsal faaliyetler için kullanılan bir isimdir. En eski bienal 1895'ten beri düzenlenen Venedik Bienali olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye'de bu anlamda 1987 yılından beri düzenlenen ve her iki senede bir tekrarlanan Uluslararası İstanbul Bienali yer almaktadır.
Çağdaş sanatın sergileme geleneği olan bienal kelimesi ilk olarak Venedik’te 1895 yılında kullanılmıştır ve ilk kullanımı plastik sanatlar üzerine olsa da zamanla uluslararası sergi etkinliği anlamı taşımaya başlamıştır.
Sözlük anlamı olarak iki yılda bir yapılan etkinlik anlamına gelmektedir. Günümüzde bienaller, en geniş sanatsal etkinlikler olarak karşımıza çıkar ve dünyada küreselleşmeye bağlı olarak ekonomik anlamda bir değer unsuru olurken, kentlerin ben buradayım mesajının görkemli bir biçimde dünyaya sunulduğu ortamlar da olmaktadır. Bienal için birçok farklı tanım yapılmıştır. Genel olarak bu tanımlar öznel değerlendirmeler ile yapılırken, düzenlendiği bölgeye göre karakteristik tanımlamalara da sahip olmuşlardır. Documenta, bienal ismini içermeyen fakat bienal türünde yapılan, bienallerden farklı olarak beş yılda bir düzenlenen bir etkinliktir.
Bir bienalin pek çok farklı ana fikri olabilir. Çünkü her bienal taşıdığı yerel karakterin yanında, bir önceki organizasyondan farklı temaya sahiptir. Her bir tema farklı birer renge benzetilirse, bienaller modern sanatın yıllar içerisindeki gökkuşağı olarak nitelendirilebilirler. Bu gökkuşağındaki her renk, değişim, farklılık, anlayış, zenginlik, düşünceler ve paylaşım gibi birçok kavramı sanatçıların gözüyle sanatseverler ile paylaşır. Dünyada birçok kentte düzenlenen bienaller amaçlarını tanımlarken değişime, farklılığa ve kültürel iletişime yer veren cümleler kullanmaktadır.

Hüseyin Nihal Atsız Hayatı


Hüseyin Nihal Atsız (Atsız), 12 Ocak 1905’te İstanbul’da Kadıköy’de doğdu. Babası bahriye (deniz) subayı Nail Bey, annesi Fatma Zehra Hanımdır. İlköğrenimini Kadıköy’deki çeşitli okullarda, orta öğrenimini Kadıköy ve İstanbul sultanilerinde tamamladı.
Mezuniyetinden sonra Askeri Terbiye’ye kayıt oldu. Bu okulun 3.sınıfına devam etmekte iken, bir subaya Arap asıllı olduğu için selam vermeyi reddetmesinden dolayı okuldan çıkarıldı. Bunun üzerine İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’ne yazıldı.
Bu fakülteden 1930 yılında mezun olarak, Türkiyat Enstitüsü’nde, hocası Köprülüzade M.Fuat Beyin yanında asistan olarak ilmi çalışmalarına başladı. Ancak diğer hocası Zeki Velidi (Togan) Beyin Türk Dil Kurultayı’nda maruz kaldığı hücumlara tepki olarak çektiği telgraf sebebiyle 1933 yılında asistanlıktan çıkarıldı.
Atsız, önce Malatya Ortaokulu’nda Türkçe öğretmenliği görevine, daha sonra ise Edirne Lisesi’nde Edebiyat hocalığına tayin edildi. Edirne’de görev yapmakta iken Orhun dergisini yayımladı (1933-1934). Bu dergi, daha önce yine kendisinin yayımladığı Atsız Mecmua dergisinin (1931-1932) devamı niteliğindeydi.
Her iki dergi de Türkçülük ülküsünü güçlendirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla çıkarılmıştı. Ancak dil, edebiyat, tarih, halkbilim, yazım konularındaki yazılar ve şiirler de bu dergilerde yer alıyor ve içeriği zenginleştiriyordu. Orhun dergisinin 9.sayısında yer alan ve resmi tarih tezini eleştiren bir yazı sebebiyle dergi kapatılmış ve Atsız da bakanlık emrine alınmıştı.
Nihal Atsız, bundan sonra yaklaşık dört yıl kadar Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’nda Türkçe öğretmenliği yaptı. 1938’de bu görevden de uzaklaştırıldı. Kendisine resmi hizmet kapısı kapanınca Özel Yuca Ülke ve Boğaziçi liseleri gibi okullarda öğretmenlik yaparak hayatını devam ettirdi. “Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar” ve “Türk Edebiyatı Tarihi” adlı ilmi kitapların yanı sıra birçok broşür yayımladı.
O dönemin sol düşüncesine karşı şiddetli bir fikir mücadelesine girişti. Tanrıdağ, Çınaraltı gibi milliyetçi dergilerde yazılar yazdı. 1943’te Orhun dergisini yeniden yayımladı. Bu derginin 15-16. sayılarında dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu’na hitaben yayımladığı açık mektuplarda, Milli Eğitim Bakanı Hasah-Ali Yücel’in istifa etmesini istedi. Atsız’ın Hasan Ali Yücel’i eleştirisinin sebebi ise “Milli Eğitim Bakanlığı’nda tek taraflı bir kadrolaşma” olarak belirtildi.
Bu yazıların bazılarında muarızlarına sert eleştirilerde bulunan Atsız, sonunda Sabahattin Ali’nin açtığı hakaret davasıyla bu fiillerinden dolayı yargılanmaya başlar. Ve yine bu davayla birlikte Orhun dergisi kapatılır. Tarafları Atsız ve Sabahattin Ali olan bu hakaret davası büyük yankılar uyandırır. Öğrenci olayları ve gösteriler ortaya çıkar. Bunun hemen akabinde de Atsız ve 22 arkadaşı hakkında “hükümet darbesine teşebbüs” suçlaması ile yeni bir yargılama başlar. Yargılamayı yapan Askeri Mahkeme, Türkçülerin birçoğunu çeşitli cezalarla tecziye eder. Atsız da 6 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılır. Ancak, Askeri Yargıtay bu kararları bozmuştur.
Yeniden görülen dava sonucunda bütün Türkçüler ve bu arada Atsız da beraat ettiler. Ancak, Atsız, uzun süre öğretmenlik mesleğine dönemedi. Türkiye Yayınevi’nde çalıştı ve önemli Osmanlı tarihlerinin neşirlerini hazırladı. Tek parti iktidarının son yıllarında, fakülteden sınıf arkadaşı Prof Dr.Tahsin Banguoğlu’nun Milli Eğitim Bakanlığı zamanında yeniden öğretmenliğe tayin edildi. Fakat, kendisine öğretmenlik hakkı tanınmadı ve Süleymaniye Kütüphanesi’nde uzman olarak görevlendirildi.
1950-1951 öğretim yılının başında Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine getirilen Atsız, burada iki yıl görev yaptı. Bu defa da, 3 Mayıs’ın kutlanması için Ankara’da verdiği bir konferans nedeniyle öğretmenlikten alındı ve Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki görevine iade edildi (1952). Burada 17 yıl çalıştıktan sonra 1969’da emekliye ayrıldı.
Atsız, 11 Aralık 1975’te vefat etti.
Nihal Atsız'ın oğlu Yağmur'a vasiyeti şöyleydi:
Yağmur Oğlum;
Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigâr olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol!
Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.
Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.
Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır.
Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerideki düşmanlarımızdır.
Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı.
Tanrı yardımcın olsun.

Altın Kelebek Nedir

Altın Kelebek Ödülleri, Hürriyet Kelebek'in her sene vermiş olduğu televizyon ve müzik ödülleri. Ödüllerin verileceği kişiler Hürriyet ve Kelebek eki okurlarının oylarıyla seçilmektedir. En son 13 Kasım 2016 tarihinde kırk üçüncüsü düzenlenmiştir. Ödül töreni Kanal D'den ve CNN Türk'ten canlı olarak yayınlanmaktadır.

Görkem Sevindik Kimdir Kaç Yaşında Nereli

Oyuncu Görkem Sevindik 31 yaşında olan ve Adanalı bir oyuncudur.Okula Adana’da başlamış olan isim eğitiminin geri kalan bölümlerinide burada bitirmiştir.Çocuk çağlarından itibaren oyunculuk mesleğini yapmak istemiş olan isim o yıllardan itibaren Tiyatroya merak salmıştır.Azmi ile beraber çalışkanlığının ortak bir şekilde ilerlemesiyle beraber bugünlere gelmiş ve bir çok insanın tanıdığı ünlü bir oyuncu olmuştur.
Görkem Sevindik hedeflerine ulaşabilmek için öncelikle Adana’dan İstanbul’a gitmiş ve burada Müjdat Gezen Sanat Merkezine yazılmıştır.Güzel bir eğitim programınla beraber, kendisini ilerletmeyi başarmış ve öncelikle bazı Tiyatro oyunlarında roller almıştır.Ufak rollerle başlamış olduğu serüvende zamanla kendini çok daha iyi bir şekilde göstermiş ve dizilerde roller almaya başlamıştır.

Bir dönem Best Model yarışmasınada katılmış olan isim bu yarışmada herhangi bir derece almamıştır.Bu yarışmadan sonra oyunculuğa sıkı sıkı bağlanmış ve daha fazla bu meslekle ilgili çalışmalar yapmıştır.Raci Şaşmaz ile tanışmasının ardından hayatı olumlu bir şekilde değişmiş ve Kurtlar Vadisi gibi izleyicisi çok olan bir dizide rol almaya başlamıştır.Canlandırmış olduğu karakter ve başarılı rolünle beraber İnsanların onu tanımasını sağlamış ve bu sayede iyi bir oyuncu olmuştur.
2011’de Kurtlar Vadisi Pusu’da rol alarak oyunculuğa çok önemli bir dizi ile çok hızlı bir giriş gerçekleştirmiştir.Ardından Eşkıya Dünyaya Hükümdar olmaz dizisinde rol alan oyuncu son olarak ise Söz isimli Star Tv’nin iddialı dizilerinden birinde oynamaktadır.

Altın Kelebek sunuculuğunu üstlenen Ayça Ayşin Turan kimdir?

Aslen Sinoplu olan güzel oyuncu Ayça Ayşin Turan, 25 Ekim 1992 İstanbul doğumludur. İstanbul Üniversitesi Radyo ve Televizyonculuk bölümünde eğitim hayatına devam eden başarılı oyuncunun babası Faslı, annesi ise Türk’tür. 23 yaşında olan güzel oyuncunun burcu ise Akreptir. 2011 “Dinle Sevgili” adlı dizi de Gülfem karakteri ile izleyicilerin beğenisini toplayan Ayça Ayşin Turan, Gönül Ülkü ve Gazanfer Özcan Tiyatrolarında ve Sinop Belediye Konservatuarında eğitim almıştır. Fox TV’de yayınlanan “Karagül” adlı dizide gösterdiği performansla beğenileri toplayan oyuncu, 2015 yılında Özcan Deniz’in yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği “Sevimli ve Tehlikeli” adlı sinema filminde “Şükrü Özyıldız” ile başrolleri paylaşmıştır.